Güçlendirilmiş iş yerleri yaratmanın yolu yöneticilerin duygularından geçiyor

İş yerlerinde anlaşıldıklarını, değer verildiklerini ve destek gördüklerini hisseden çalışanlara sahip bir şirket olmanın yolu, yöneticilerin kendi duygu ve düşüncelerinin davranışları üzerindeki etkisini fark etmelerinden geçer.

“Pandemi sonrasında, birçok kurumun yöneticilerine ve ekiplerine duygusal zekâ temelli eğitimler aldırması tesadüf değildir.”

Swinburne Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmaya göre, iş yerlerinde yapıcı duygular hisseden çalışanlar, yıkıcı duygular hisseden çalışanlara göre daha fazla performans gösteriyorlar. Diğer taraftan çalışanların iş yerlerinden ayrılma sebeplerini inceleyen birçok araştırma sonucunda, ilk sebebin yöneticiler olduğunu görüyoruz. Öyle ki “Çalışanlar işlerini değil, yöneticilerini terk eder” diye eski bir söz vardır. Dolayısıyla birbiri ile örtüşen araştırma sonuçlarının bize istikrarlı olarak söylediği şu: Şirketlerin başarısı yöneticilerinin duygularına bağlı.

Bilgilerin davranışlara yansıtılması

Maya Angelo’nun da yıllar önce söylediği gibi, insanlar onlara ne söylendiğini nasıl davranıldığını unutur; ancak ne hissettiklerini asla unutmazlar. Yıkıcı duygular içerisinde yaşamını sürdüren bir yöneticinin ekibindeki performansı arttırması neredeyse imkansız. Özellikle pandemi süreci ile daha fazla konuşmaya başladığımız şirket içerisinde, esenliğe sahip ortam yaratmak ve yapıcı duygular hissettirebilme becerisi konusunu yöneticiler hâlâ önceliklerine almamışlarsa yarın bunun için çok geç olabilir. Burada çoğu zaman göz ardı edilen konu, öğrenilen bilgilerin doğrudan davranışlara yansıtılması çabasıdır.  Bir yönetici, iyi bir çalışma ortamı yaratmak için 5 yol, çalışan motivasyonunu arttırmak için 8 davranış gibi yaklaşımlardan öğreneceği davranışları ve bilgileri ne kadar uyguladığını düşünse de başarılı olamayacaktır. Bu, standart beden bir elbiseyi, farklı bedenlerdeki kişilere giydirmek gibidir. Tam bedeni oturmayan elbise nasıl eğreti duruyor ise o davranışlar da yöneticide eğreti duracaktır.

Yöneticilerin kendi dengelerini fark etmeleri

Çalışanlarınızı motive etmeyi ve onların performanslarını daha iyi sergilemelerini istiyorsanız, önce yöneticilerinizin kendi dengelerini fark etmelerini sağlamanız gerekir. Davranışlarının dışarıda yarattığı etkinin farkında olmayan yöneticilerin olduğu şirketler, iyi çalışanlarını sıkılıkla kaybetme riski ile karşı karşıyalar. Başka bir taraftan bakarsak, şirketlerine bağlı çalışanlar, bağlı olmayanlardan daha iyi performans gösterirler. Yüksek çalışan bağlılığına sahip şirketlerin ortalama yüzde 21 daha kârlı olduklarını görebilirsiniz. İş yerlerinde anlaşıldıklarını, değer verildiklerini ve destek gördüklerini hisseden çalışanların olduğu şirketler için ise yaşam daha kolaydır. Bunun yolu ise yöneticilerin kendi duygu ve düşüncelerinin davranışları üzerindeki etkisini fark etmelerinden, ki bunu birçok yerde “öz farkındalık” yetkinliği olarak duymuşsunuzdur ve yine “öz yönetim” becerisi olarak bilinen kendilerini yönetmelerinden geçer. Bunu tamamlayacak olan yetkinlik ise yöneticilerin sahip olması gereken “potansiyeli ortaya çıkarma” yetkinliğidir. Ekibindeki kişileri tanıyıp onların güçlü yanlarını ortaya çıkarmak elbette bir yöneticideki olmaz olmaz özelliklerden birisidir.

En temel iki soru vardır

İşin güzel tarafı, bu yetkinlikleri ortaya çıkarmak için yöneticilerin sahip oldukları duygusal zekâlarını davranışlarına yansıtmalarının yeterli olması. Duygusal zekâ, her zaman olumlu düşünmek ve yıkıcı duyguları paylaşmamak demek değil. Duygusal zekâ, insanların en temel iki sorusuna cevap vermemizi sağlar. Bunlar; “Ben değerli biri miyim?” ve “Ben yeterli biri miyim?” sorularıdır. İşte temelde bu iki soru konusunda ekiplerinin ihtiyaçlarını karşılayan liderler, bugünün ve yarının en fazla aranacak liderleri olacaklar. Lakin bu yöneticilerin ilk olarak kendi ihtiyaçlarını fark etmeleri ve önce kendilerinin bu sorulara cevap bulmaları gerekir. Her zaman söylediğimiz gibi şirketinizde verimlilik istiyorsanız, önce yöneticilerden başlamalısınız. Pandemi sonrasında, birçok kurumun bilinçli olarak bu konu üzerine gitmesi, yöneticilerine ve ekiplerine duygusal zekâ temelli eğitimler aldırması tesadüf değildir. Duygusal zekâ her insanda buluna eşsiz bir kaynaktır; ancak iş yerlerindeki sorunlara baktığımızda, bu kaynağı ne kadar yöneticinin kullandığından emin değilim.

Subscribe
Bildir

0 Yorumunuz
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster