Depremler, çığ felaketleri, uçak kazaları, son dönemde pek de iyi olmayan psikolojimizi iyiden iyiye zorlamaya başladı. Bir yandan son dönemde oldukça popüler bir söylem olan, hayattaki gerçek tatmin ve başarının, kaosla dans etmektir gerçeği de ayrı bir baskı oluşturdu üzerimizde.
İş hayatının belirsiz ve karmaşık kişiliği ise, hayatımızın en büyük bölümü olan iş’teki başarı ve mutsuzluğumuzu da yaşamımızdaki gölge olarak tanımlamak sanırım yanlış olmaz.
Peki bu, her taraftan kuşatıldığımız kaosla nasıl dans etmeyi öğreneceğiz?
DOSE ile tanışın.
Bu konudaki yardımcınızın adı The Economic Times yazarı, Devashish Chakravarty’in tanımıyla DOSE.
DOSE ile yakın ilişki içerisinde olmanızı öneririm. Dışsal faktörleri değiştiremeseniz de DOSE’u daha fazla hayatınıza katıp karşılaştığınız her durumu yönetebilir, içerisinde bulunduğunuz durum ne olursa olsun, daha güçlü kalabilirsiniz.
DOSE; Dopamin, Oksitosin, Serotonin ve Endorfin “mutluluk hormonları” olarak tanınır.
Bunlara “başarı hormonları” da diyebiliriz çünkü bu hormonlar size sadece mutlu olmanın dışında, enerji, insanlarla bağlantı ve daha fazla odaklanma sağlar ve böylece iş yerinde de motivasyon, liderlik ve güveninizi yükseltirler.
Çalışma ortamınızı veya insanları kontrol edemeseniz de işyerinizde bu hormonları tetikleyerek o meşhur dansı gerçekleştirebilirsiniz.
Gün içerisinde uygulayabileceğiniz birkaç yöntem öğrenmek isterseniz, yazımı okumaya devam etmenizi öneririm.
İşte DOSE arttırıcı eylemler:
Dopamin, sizin motivasyon molekülünüzdür.
Vücudunuzdaki dopamin seviyeleri ne kadar yüksek olursa uyanıklığınız, odaklanmanız, yaratıcılığınız, uzun süreli hafızanız ve konsantrasyonunuz o kadar yüksek olur. Her ödül dopamin düzeyinizi arttırır. Hedeflerinizi küçük parçalara bölün. Her bir adımı beyniniz için ödül olarak tanımlatın. Böylece bu hormonun salgılanması için uzun süre beklemeyeceksiniz ve size yeni bir motivasyon gücü sunacak. Yanı sıra yaptığınız bir işi yöneticinizle paylaşmak, ekibinizle kutlama yapmak, kendinize küçük şımartmalıklar yapmak bu konuda sizin için görünümü küçük ancak etkisi büyük uygulamalar olacaktır.
Oksitosin, güven duygusunu tetikler. Bağlanma hormonunuzdur.
Sosyal ilişkide bulunmak, insanlara yardım etmek, sevdiğiniz bir kişiye sarılmak kanınızdaki oksitosin hormonunu yükseltecektir. Olumlu deneyimlerin paylaşılması, gülümsemek, duyguları ifade etmek ve hatta zorlandığınız durumlarda çocuğunuzun fotoğrafına bakmak bile kanınızdaki ihtiyacınız olan kimya değişimini sağlayacaktır.
Serotonin, değerlilik molekülünüzdür.
Kendinizle gurur duyduğunuzda ve başarılı hissettiğinizde salgılanır. Geçmişte yaşadığınız bir başarıya odaklanmak, beyninizin bunu tekrar yaşamasına izin vermektir. Beynimiz, gerçek ve hayal edilen geçmiş arasındaki farkı anlatmakta güçlük çeker, bu yüzden her iki durumda da ayrım yapmaksızın serotonin üretir.
Endorfin, ağrı savıcıdır.
Bu hormonu vücudunuzda daha fazla salgılanması için daha fazla gülümseyin! Gülmek refleksi beynimizde “endişe edilecek bir durum yok” şeklinde algılanıyor, kasların gevşemesine yol açıyor ve bedensel ağrıları azaltıyor.
Yukarıdaki kısa ancak etkisi büyük deneyimleri mümkün olduğunca hayatınıza katmanızı öneririm.
Zorluklarla, kaosla dans ederken unutmayın! Vücut kimyanıza rağmen yaşayamazsınız! Beynimiz bir tehlike detektörü gibi çalışır. Büyüklüğüne bakmaksızın etraftaki tüm tehditleri kovalar ve en ufak tehdit gördüğünde alarma basar. Sizin yapmanız gereken, bu detektörden gelecek uyaranları doğru anlamak ve regülasyonu yapmak için her alarma hazır olmaktır.
Araştırmalar, yapıcı duygular hissetmeyi başaran kişilerin beyin- zihin yönetimleri konusundaki başarılarına işaret ediyor. Zorluklarla yaşayabilmenin yolu, ana arterleri açmaktır.