Zor Zamanlarda Ayakta Kalabilmenin 7 Yolu

Brianna Wiest

Zihinsel bağışıklık, duygusal hacıyatmazlığın temelidir.

Soğuk algınlığı veya grip

hastalığının halihazırda hasta

olan birinin sağlığını bozabilmesi

gibi, küçük bir aksilik ya da

rahatsız edici bir düşünce,

“zihinsel olarak bağışık” olmayan birine aynı şeyi yapabilir.

Zihinsel bağışıklık, aklımızı sadece korkutucu düşünceler veya dışsal

zorluklar beklemekten uzak tuttuğumuzda değil, bu sorunlar ortaya çıktıklarında onlara tahammül etmek üzere şartlandırdığımızda olan

şeydir. Bu, kişinin yaşamdaki amacını, acıdan kaçınmaktan, anlam inşa

etmeye, acıyı yolculuğun bir parçası olarak kabul etmeye kaydırmaktır.

Zihinsel bağışıklık, olumsuz düşüncelere direnebilme ya da inkar

edebilme değil, harekete geçmeden ya da otomatik olarak gerçekliği

temsil ettiklerine inanmadan bunları gözlemleyebilmektir.

Zihinsel bağışıklığa sahip olduğumuzda, düşüncelerimize ve

duygularımıza üçüncü taraf bir gözlemci olabiliriz. Neye ihtiyacımız

olduğunu, neyi istemediğimizi ve neyin bizim için gerçekten önemli

olduğunu belirleyebiliriz. Yeniden entegrasyon süreci – ya da

dirençsizlik – aracılığıyla bizi korkuttan düşüncelere daha fazla tolerans

gösterebiliriz. Onlara ne kadar az tepki gösterirsek, o kadar

öğrenebiliriz. Sıklıkla, sahip olduğumuz yinelenen düşüncelerle veya

ortaya çıkmaya devam eden duygularla, iyileşmemiş bir kök ilişkisi

vardır. Bu rahatsız edici hisleri işleyebilmek sadece tekil sorunların

üstesinden gelmemize yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda

hayatlarımızı da başka şekillerde ilerletecektir.

Öyleyse, zihinsel bağışıklığın iyi olduğunu biliyoruz, ama çektiğimiz

acının içinde iken, onu nasıl inşa etmeye başlayabiliriz?

Mükemmellik değil, bir ilerleme tutumu benimseyin.

Davranışlarınızda veya başa çıkma mekanizmalarınızda her gün % 1’lik

bir iyileşmeyi hedeflemek, sadece bir sebepten .türü yaşamınızı

radikal bir şekilde değiştirmekten daha etkilidir: birincisi, gerçekten

ulaşılabilir.

 

Mücadele ettiğiniz ile özdeşleşmemeye dikkat edin.

Hayatlarını kaygıyla boğuşarak geçiren birçok insan, onun kendi

kişiliklerinin bir parçası olduğunu varsaymaya başlar. “Ben kaygılı bir

insanım” veya benzer ifadeler, yaygın ama mutlaka doğru değildir.

Kendiniz hakkında kimliğinize dair bir fikir benimsemek, temel olarak

kim olduğunuza inandığınız anlamına gelir ve değişimin önemli .l.üde

zorlaşmasına sebep olur.

 

Korkuyu ortadan kaldırmaya çalışmayı bırakın.

Korkunç düşünceyi bekleyin, ancak her zaman gerçeği yansıtmadığını

da kabul edin.

“Tuhaf” ya da üzücü düşünceleri, gerçekler olarak değil semboller

olarak yorumlayın.

Kendi başınıza araba kullanmaktan, bir işi kaybetmekten veya bir tür

doğal felaket içinde kalmaktan korkuyorsanız, bunun hayatınızda neyi

temsil ediyor olabileceğini düşünün (belki de sevdiklerinizle

bağlantınız kesilmiş gibi veya bir şekilde “güvensiz” hissediyorsunuz).

Bunların çoğu sizi bir değişiklik yapmaya yönlendirmeye çalışıyor, o

yüzden bu duyguları onurlandırın.

Değişimi görmeye istekli olun.

İnsanlar uzun süreler boyunca bir şeyle mücadele ettikleri zaman,

sadece sürmekte olan zamanın uzunluğundan dolayı, herhangi bir

şeyin değiştiğini görmeye karşı bir direniş olabilir. Bir şeyi değiştirmeye

istekli olma aslında onu değiştirmeye başlar. Bir günde başka hiçbir

şey yapamazsanız, yüksek sesle söyleyin: Bu değişikliği görmeye

istekliyim.

Eğer korku olmasa, hayatınızla ne yapacağınızı hayal edin.

Bu şimdi yapmanız gerekendir. Onu “aşmak” için çabalamaya çok fazla

odaklanmak aslında onu pekiştirir. Bu bizi kırılma, parçalanma alanında

tutar. Odağımızı asıl önemli olana kaydırmayı öğrenmek aslında sorunu

aşmamızı sağlar.

Mevcut olun.

Hayatınızdaki her şeyi sabote eden şey, hazır bulunmaya isteksiz

olmanın ürünüdür. Sürekli şu andan uzaklaşmak üzere alışveriş

yapıyor, harcıyor, yiyor, içiyor, hayal ediyor ve plan yapıyoruz, bu da

taşıdığımız duygular ile asla yüzleşmediğimiz anlamına gelir.

Yaşadığımız anda mevcut olmak, zihinsel güç ve duygusal sağlığın

geliştirilmesi için gereklidir, .ünkü bu düşüncelerimize ve hislerimize

gerçek zamanlı olarak yanıt vermemize ve onu yok etmek için sağlıksız

başa çıkma mekanizmalarını benimsemeden önce sinirimizi bozan

şeyle yüzleşmemizi sağlar.

Bilinçaltı zihin, doğru olduğunu düşündüğü her şeye inanır. Bu

nedenle, kendimizi bilinçsizce yetersiz olduğumuz, tehlikede

olduğumuz ya da sevilmediğimize ikna etmek üzere programlamamız

kolaydır. Zihinsel bağışıklık, bu fikirleri bilincimizin ön saflarına

getirdiğimizde ve duygularımızı muhakeme ile birleştirerek onları

yıktığımızda olan şeydir.

Kendimize sürekli olarak, tüm duygu spekturumunun sağlıklı ve yararlı

olduğunu hatırlatmak ve bir şeyin üstesinden gelmenin, ona rağmen

hareket etmeyi öğrenmekten ziyade, onu ortadan kaldırmak olduğu

düşüncesini bırakmak, kendi aklımızın kurbanı olmak yerine arzu

ettiğimiz hayatlara doğru ilerlememize yardım edecektir.

Orjinal Makale: https://www.forbes.com/sites/briannawiest/2018/03/08/7-ways-to-become-morementally-
immune-and-emotionally-resilient/2/#37260c667ebd
Subscribe
Bildir

0 Yorumunuz
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster