Yorgun Bir Eşikten Geçerken
Yeni bir yıla giriyoruz. Ama çoğumuz bunu enerjiyle değil, yorgunlukla karşılıyoruz ve bu yorgunluk sadece bedensel değil. Daha çok, içte birikenlerden.
Hayat Her Zaman Adil Değil
Bazen hayat adil davranmıyor. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, bazı şeyler olmuyor. Buna kızmak, isyan etmek, “neden ben?” demek…
Bunların hiçbiri yanlış değil.
Geçmeden Önce Durmak
Çoğu zaman bize şunu söylüyorlar:
“Olumlu düşün.”
“Güçlü ol.”
“Geçecek.”
Ama bazen geçmeden önce durmak gerekir. Olduğu yere bakmak gerekir.
Konuşulmayanlar Yorar
Duygusal yorgunluk, üst üste gelen zorluklardan çok taşınan ama konuşulmayanlardan oluşur.
Adını koyamadıklarımız, yerine hemen devam ettiklerimiz bizi yorar.
Kabul Bir Yenilgi Değil
Her şeyi düzeltemeyiz. Her şeyi kontrol edemeyiz. Ve bunu kabul etmek, yenilmek değildir.
Bu kabul, yükü biraz yere bırakabilmektir.
Yönetebildiğimiz Yer
Yönetebildiğimiz şey, hayatın kendisi değil; hayata verdiğimiz karşılıktır.
Bugün nereye bakacağımız, kendimize nasıl davrandığımız, ne kadarını taşımayı seçeceğimiz…
Yetmediğini Kabul Etmek
Bazen başaramayız. Bazen yetmez. Bazen gücümüz düşer. Bunu teslim etmek, zayıflık değil; gerçekliktir.
Ve gerçeklikle temas, insanı toparlar.
Yorgunlukla İlişki Kurmak
Duygusal yorgunlukla baş etmek, onu yok saymakla değil; onunla ilişki kurmakla olur.
“Şu an bu kadarı mümkün.” demek bile bir yönetme biçimidir.
Hayatta Kalmanın Sessiz Gücü
Bu hayatta kalıyor olmak, her gün çok güçlü olmak demek değil.
Bazen sadeceq dağılmadan kalabilmek, kendini tamamen kaybetmemek yeterlidir. Bu da bir beceridir.
Yukarıdan Bakabilmek
Bugün hissettiğimiz her duygu, bizde bir düşünce yaratır.
Ve çoğu zaman bu düşüncelerle, hayatın tamamına değil; sadece çok küçük bir parçasına bakarız.
Oysa mümkün olan bir şey var: Duygularımızı inkâr etmeden, düşüncelerimize biraz yukarıdan bakabilmek.
İşte bu mesafe, hayatı değil belki, bakışımızı genişletir.
Ve bazen bu, kendimizle yeniden temas kurmak için yeterlidir.
