Artan yalnızlık, depresyon ve akıl sağlığı endişeleri, şirketlerin ve liderlerin insanları iş ve yaşama yeniden bağlamak için duygusal zeka bir fırsattır.
Google’ın ünlü Project Aristotle girişimine göre, yüksek performanslı bir ekibin üç şeye ihtiyacı vardır:
• Sosyal bağlantıların veya sosyal duyarlılığın önemi konusunda güçlü bir farkındalık
• Her bireyin eşit olarak konuştuğu bir ortam
• Herkesin olumsuz sonuçlardan korkmadan kendini göstermek ve kullanmak için güvende hissettiği psikolojik güvenlik ortamı.
Başarılı bir ekibin bu üç unsurdan yararlanmak için duygusal olarak zeki bir lider gerekir. Bir ekip veya kurumda bu üç öğe bulunduğunda insanlar kendilerini önemseniyor hissediyorlar. Önemsenilmiş hisseden insanlar ise daha bağlılık hisseden, katılımcı ve üretken bir çalışan haline geliyor.
Aslına bakılırsa, kurumları tarafından önemsendiklerini hisseden çalışanların:
Şirketlerini çalışmak için harika bir yer olarak tavsiye etme olasılıkları 10 kat daha fazladır.
Şirketlerinde üç veya daha fazla yıl kalma olasılıkları 9 kat daha fazladır.
İşe dahil olduğunu hissetme olasılığı 7 kat daha fazladır.
1 . Derin İnsan İhtiyaçları
İşin (ve yaşamın) üç temel insan ihtiyacı hayatta kalmak, ait olmak ve kendini gerçekleştirmektir. Maslov’un İhtiyaçlar hiyerarşisi gibi, insanlar yiyecek, su ve barınak ihtiyacını karşıladığında, kim oldukları ile ilgili kabul görmek üzere çalışacaklar ve son olarak da en iyi halleri olmak için öğrenecek ve büyüyeceklerdir. Dünya ilerledikçe, giderek hayatta kalma ihtiyac sürekli olarak karşılanabilir hale geliyor ve bu da işgücünün dikkatlerini bir sonraki ihtiyaç katmanına çevirmesine neden oluyor.
Duygusal olarak zeki liderler takımlarında ait olmayı genişletebilir ve bunun farkında olarak çalışanlarının bu ihtiyaçlarını karşılarlar.
2. Teknoloji İnsanlığı Yükseltecek
Dünya yapay zeka gibi sofistike teknoloji ile dolarken, şefkat ve empati gibi insan becerileri de çalışanların ve tüm organizasyonların rekabet gücünü tanımlayacaktır.
Buna ek olarak, dünya daha ileri teknolojili hale geldikçe, daha fazla dokunma isteği artacaktır. Teknoloji ilerledikçe, insanların iyi olmadığı, sevmediği veya tehlikeli olan birçok işi üstlenecektir. Bu bize birbirimize duygusal yönümüzü göstermek için daha fazla zaman ve kapasite kazandıracak.
3. İş ve Yaşam Harmanlanıyor
Sadece duygular iş hayatına girmenin bir yolunu bulmakla kalmaz, aynı zamanda çalışanlar da onun daha fazlasını ister. Duyguların işe ait olmadığı şeklinde yaygın bir efsane vardır ve anahtarı çevirip acı, sevinç, üzüntü ve heyecanı ofis kapısında bırakamayız. Duygular bizimle seyahat eder.
4. Gelişen İşveren – Çalışan İlişkisi
Geçmişte, işveren-çalışan ilişkisi çok işlemseldi. İşe girerken kart basıp, işten çıkarken kart basıp ve maaşını almak yeterliydi. Ancak günümüzün her zaman işbaşında olunan çalışma kültüründe, işçi-çalışan ilişkisinin sınırları genişlemektedir. Ve işin, insanların uykudan sonra en fazla zaman harcadıkları faaliyet olduğu göz önüne alındığında, çalışanlar işyerinden daha fazlasını beklemektedir.
5. Z Kuşağı Onu Talep Ediyor
Şirketler, işgücünün gelişen duygusal ihtiyaçlarına uyum sağlamakta zorlanmaktadır. Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’ne göre, bu durum özellikle 18 ila 25 yaşları arasındaki nesiller, diğer yaş gruplarına göre en yüksek ciddi zihinsel hastalık görülme sıklığına sahip olduğundan yeni nesiller için geçerlidir. Buna ek olarak, Z kuşağının yüzde 73’ü bazen veya her zaman yalnız hissettiğini beyan etmekle iş yerindeki en yalnız nesildir.